Sevgilinizle İzlemeniz Gereken Aşk Filmleri

Bu hikâye, 13. yüzyıl Orta Çağ Hindistanı'nda geçmektedir. Sinhalese prensesi Padmavati, hali hazırda evli olan Chittor Kralı Maharawal Ratan Singh'e aşık olur. Evlilikleri sırasında Padmavati, Ratan Singh'in meşru eşi ve kraliçe eşinin halefesi olarak taç giyer ve birlikte mutluluk ve ihtişam dolu bir yaşam sürerler. Ancak, Kral Ratan Singh'in sürgün ettiği bir saray rahibi olan Chetan, Delhi Sultanı Allauddin Khilji'ye yaklaşarak onu Padmavati'nin güzelliği ve krala sağladığı mutlulukla Chittor'a saldırmaya ve prensesi ele geçirmeye ikna ettiğinde, hayatları beklenmedik bir şekilde değişir.

Film, Jane Austen'in beş kız kardeşi olan Jane, Elizabeth, Mary, Kitty ve Lydia Bennet'in hikayesini anlatan romanına dayanmaktadır. Olaylar, Gürcü döneminin İngiltere'sinde geçmektedir. Ailenin yaşamı, zengin bir genç adam olan Bay Bingley ve onun yan komşusu Bay Darcy'nin ortaya çıkmasıyla büyük bir değişim geçirir. Kızların annesi Bayan Bennet, kızlarının evlenmelerini arzulamaktadır ve Bay Bingley'nin bu konuda iyi bir aday olduğuna kanaat getirir. Jane, Bay Bingley'den etkilenir. Annesi, bu durumu daha iyi anlamak için yağmurlu bir günde kızını Bingley Malikanesi'ne gönderir. Ancak Jane geri dönemez ve hastalanır. Bu sırada Bay Darcy, Elizabeth'in ona yardım etmek için gittiğini takip eder.

William Shakespeare, bir sonraki oyununu hem Philip Henslowe hem de Richard Burbage'e satmayı başarmış, ancak şimdi çok daha karmaşık bir sorunla yüzleşen ünlü bir şair, oyun yazarı ve aktör olarak zorlu bir dönem geçirmektedir: Yaratıcılığı tıkanmış ve henüz kalemi kağıda değdirmemiştir. İlham arayışında, ona ilham verecek bir kadın arayışına girer; fakat tüm çabaları, güzel Viola De Lesseps ile tanışana dek sonuçsuz kalır. Viola, tiyatroya olan tutkusuyla doludur ve sahnede yer almak için can atmaktadır, ancak bu hayali yasaklar nedeniyle imkansızdır; çünkü o dönemde sahneye yalnızca erkekler çıkabilmektedir. Ayrıca, Shakespeare'in eserlerine büyük bir hayranlık beslemektedir. Viola, Shakespeare'in eserlerine olan hayranlığıyla dolup taşarken, aynı zamanda onun yaratıcı sürecine de katkıda bulunma arzusundadır. Shakespeare, Viola'nın tutkusunu ve yeteneğini keşfettikçe, ilham perisinin aslında aradığı şeyin bu genç kadın olduğunu fark eder. Viola'nın sahneye olan sevgisi ve Shakespeare'in eserlerine olan derin bağlılığı, ikisi arasında güçlü bir bağ oluşturur. Bu bağ, Shakespeare'in yaratıcılığını yeniden canlandırmak için gereken ilhamı bulmasına yardımcı olur.

Catherine Morland, Bath'daki çocuksuz Allen ailesinin yanında yaşama fırsatını yakaladığında, romanlarında okuduğu türden heyecan verici maceralar beklemektedir. Kısa bir süre sonra, Isabella Thorpe ve kendi kardeşi James'in yakın arkadaşı olan John ile tanışarak sosyal çevresine adım atar. Ayrıca, iyi bir aileden gelen çekici bir genç olan Henry Tilney ve onun kız kardeşi Eleanor ile de tanışma şansı bulur. Tilney ailesinin malikanesi olan Northanger Manastırı'nı ziyaret etme daveti aldığında, romantik düşüncelere dalar; ancak zamanla, aşk meselelerinde statü, sınıf ve paranın da önemli bir rol oynadığını fark eder.

Frida, Frida Kahlo'nun genç bir çift olarak sanat dünyasında etkileyici bir iz bıraktığı dönemde, Diego Rivera ile cesurca ve açık bir yaşam sürmüştür. Akıl hocası ve eşi olan Rivera ile olan karmaşık ve derin ilişkisi, onun hayatında önemli bir yer tutarken, Lev Troçki ile yaşadığı yasadışı ve tartışmalı ilişki de dikkat çekmektedir. Frida Kahlo, kadınlarla olan kışkırtıcı ve romantik ilişkileriyle birlikte, politik, sanatsal ve cinsel bir devrimci olarak cesur ve kararlı bir yaşam sürmüştür. O, siyasi ve cinsel özgürlüğün hayatında asla kısıtlanamayacağına inanan bir kişilik sergilemiştir. Frida Kahlo'nun hayatında, onun akıllara kazınan eserleri kadar önemli olan birçok olay ve tartışma yaşanmıştır. Bu olaylar, onun sanatsal kimliğini ve toplumsal duruşunu şekillendiren unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Frida'nın yaşamı, sadece sanatla değil, aynı zamanda cesur duruşuyla da dikkat çekmiş; bu da onu önemli bir figür haline getirmiştir. Onun hayatı, sanat dünyasında ve toplumsal alanda birçok tartışmaya yol açmış, bu da onun mirasını daha da derinleştirmiştir.

Genç Chris Nielsen, İsviçre'de tatil yaparken gölde tekneleri alabora olduğunda Annie Collins ile tanışır. Kısa bir atıştırmanın ardından Chris ve Annie arasında derin bir aşk filizlenir. Hızla evlenme kararı alan Chris, çocuk doktoru olarak kariyerine devam ederken, Annie ressam ve sanat satıcısı olarak sanat dünyasında yer alır. Çiftin Ian ve Marie adında iki çocuğu olur. Ancak, mutlu aile yaşamları, Ian ve Marie'nin bir trafik kazasında hayatlarını kaybetmesiyle altüst olur; bu kazada onları taşıyan dadı da hayatını kaybeder. Dört yıl sonra, yaşadıkları trajediye rağmen Chris ve Annie, hayatlarını yeniden inşa etmeye ve yıldönümlerini kutlamaya çalışmaktadırlar. Bu süreçte, kaybettikleri çocuklarının anısını yaşatmaya ve birbirlerine olan bağlarını yeniden güçlendirmeye odaklanırlar.

Walter ve Kitty'nin uzun süreli evlilikleri, Kitty'nin mutsuzluğu nedeniyle sona erme aşamasına gelir. Bu mutsuzluk, onun başka bir erkeğe yönelmesine zemin hazırlar. Walter, karısının sadakatsizliğini fark ettiğinde, intikam almak için farklı bir yol seçmeye karar verir. Ölümcül bir kolera salgınından etkilenen küçük bir Çin köyünde doktor olarak görev yapmayı kabul eder. Kitty'nin de onunla birlikte gitmekten başka bir seçeneği kalmamıştır. Bu yaşam ve ölüm arasındaki ince çizginin belirsiz olduğu köye yaptıkları yolculuk, ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası haline gelir.

Saru, kendisini çirkin olarak gören ve bu durumdan rahatsızlık duyan bir genç kızdır. Inder ise sekiz yıl hapis cezasını çekmiş, yeni tahliye olmuş ve yalnız bir yaşam süren bir adamdır. Saru, babası tarafından evden atıldığında, Inder ona yardım etmek için devreye girer. Bu olay, Inder’in Saru’ya karşı hissettiği duyguların derinleşmesine neden olur ve zamanla ona aşık olduğunu fark eder. Ancak Saru, farklı bir yaşamı tercih eder ve başka bir adamla evlenir. Saru, Inder’e duyduğu bu sonsuz aşkı hâlâ tam olarak kavrayamıyor mu? Mavi kanlı bir genç olan Inder’in aşk yolculuğunu konu alan bu romantik müzikalde, aşka doymaya hazır olun.

41 büyük ve birkaç küçük çatışmanın ardından, I. Bajirao tek bir savaş bile kaybetmemiştir. Bajirao, savaş alanında doğmuş biri olarak Ramandi olarak tanımlanır. Kardeşine, "Unutma, bu gecenin dinlenmekle bir ilgisi yok. Tanrı, düşmanlarının topraklarını fethetmek için bu geceyi yarattı. Geceler, düşman kuvvetlerinin toplarına ve kılıçlarına karşı kalkanınızdır." diyerek ona cesaret verir. Şarkıcı ve savaşçı Mastani, Bundelkhand ordusunun komutasında savaşa gönderilir. Bajirao, doğuştan bir süvari lideri olarak tanınır.